Şeriat, Tarikat, Hakikat ve Marifetullah yolu

Şeriat, Tarikat, Hakikat ve Marifetullah yolu


Bu iş tersine bir iştir; ne başı vardır, ne ayağı. Sanki alem, yüzünü duvara dönmüş, elinin üstünü dişler durur!

Onun yolunda ayağını da kaybetmiş­sin, başını da... Önünde perde var.. O perdenin ardın­da bir perde daha, onun ardında bir perde daha var!



Öne düşen, yolu gören erler, arada bir bu izi buldular, izlediler ..

Fakat sonu yok ki kıyısına varılsın.. Haddi yok ki sayıya sığsın!

Ben şöyle görüyorum: Bu iş, pek acayip bir iş.. Her şey gözden kayboluyor.
Ama kimsecikler özüne eremiyor.. Hiç bir zerrenin öbüründen haberi yok!

Bu yola düşenlerin hepsi, canlarını hasretin ta kendisine salmışlar.. Yanıp yakılıyorlar.

Canlarına acizlik ve hayret, yoldaş olmuş! Önce bir bak hele.. Ademin başına ne­ler geldi; uzun bir zaman yas tuttu neler çekti,. ne­ler!

Sonra alemi Tufan'a veren Nuh'a bak: binlerce yıl kafirlerden neler gördü...

Sonra aşka düşen, mancınığa binen, ateşi yurt edinen İbrahim'e;

Nefsi, sevgilisi uğrunda kurban olan yaslı İsmail'e;

Belalara uğrayan, oğlunun derdiyle gözleri ağaran, başı dönmüş Yakup'a;

Kulluk eden, kuyuya atılan, zindanlar­da hapsedilen Yusuf a ve padişahlığına bak!

Sonra türlü dertler çeken, kurtların derdiyle kapı önünde kalan Eyyup'u;

Yolunu yitirip ayrı düşerek bir zaman­ balık karnında yurt tutan Yunus'u,

Dünyaya gelir gelmez beşiği tabut, da­dısı Firavun olan Musa'ya;

Ciğerinin ateşiyle ateşi mum gibi eriten ve demirden zırhlar yapan Davud'u gör!

Derken tahtını yel götüren, herkesi hükmü altına alan .. fakat sonunda saltanatı uçup giden. yerini devler tutan Sultan Süleyman'a bak!

Gönlü coşup köpüren, başına testere konduğu halde hiç seslenmeyip susan Zekeriya'yı;

Bir topluluk önünde leğen içindeki mum gibi inleye inleye başı kesilen Yahya'yı;

Darağacından kurtulup Yahudilerden uzaklaşan İsa'yı gör!

Sonra bir de Peygamberlerin ulusuna (Sallallahu aleyhi ve sellem) bak: 
kafirlerden ne cefalar gördü. ne sıkıntılar çek­ti!

Sen bu işi kolay mı sanıyorsun? Bu yolda en adi şey, can vermedir!

Ne kadar söyleyeceğim ki? Başka sözüm kal­madı. Daldan bir güldür kopardım, başka bir gül yok, bitti!


Kaynak: Feriduddin Attar,Mantıku't tayr,(kuşdili) Baskı: Kırk ambar yayınları, Eylül 1998, İstanbul, Syf: 29-30

1 yorum

  1. sayfanızı yeni keşfettim ve yazılarınız çok hoşuma gitti inşallah uzun yıllar paylaşımlarınıza devam edersiniz ^_^ sayfama da beklerim profil resmime tıklayıp ulaşabilirsiniz :)

    YanıtlaSil


EmoticonEmoticon